Şekerin Efsanesi
Çinli doğa bilimcilerin en ünlülerinden biri olan Li-Schi Tchin, 8. yüzyıldan kalma bir efsane anlatır: “Atalarımız kamışın suyunu çiğ olarak içerlerdi; daha sonra kaynatılarak şurup haline getirildi, kurutulup sertleştirilerek beyaz şeker yapıldı. Bu, T’ang Hanedanı (766-790) sırasında oldu. Sui-Mung bölgesindeki Plan-Shan dağında yaşayan Tsen diye bir adam vardı. Kimse nereden geldiğini bilmiyordu. Bir gün eşeği, dağdan aşağı inerek Noang-Chi adlı adamın kamış tarlasını yok etti. Karşılık olarak da Tsen ona şeker yapımını öğretti.”
Şekerin Dayanılmaz Çekiciliği
Ortaçağ Avrupası’nda şeker kamışı suyunun kristalize olmuş haline “beyaz tuz” veya “Hint tuzu” denirmiş. Çinliler, birçok keşif ve icat gibi, şeker kamışından şeker üretmeyi de ilk başaranın kendileri olduğunu söylerler. Bu üretim, Kanton bölgesinde çok eski zamanlardan beri uygulandığına göre, Çinliler’in bunu Hintliler’den öğrenmiş olduğu düşüncesi daha mantıklı geliyor. Bu konuda Su-Kung, 7. Yüzyılda yazdığı “Doğa Tarihi” adlı yapıtında açıkça, “İmparator Tai-Hung, şeker yapımını öğrenmeleri için adamlarını Hindistan’ın Bengal bölgesine yolladı.” diyor.
Dev bir ot olan şeker kamışı, Hindistan’a özgü bitkilerdendir ve en çok Ganj Deltası’nda yetişir. Şeker kamışı ile akraba olan pek çok bitki, bugün de o bölgelerde bulunuyor. Ancak, şeker kamışının bir evrim sonucu değişime uğramış türü “saccharum officinarum” dışında herhangi bir türünü Hindistan’ın doğal ortamında bile bulmak mümkün değil.
Bitkiyi ilk olarak doğa bilimci Varro (MÖ 116-27) betimlemiş ve Persliler’in saccharum’u nasıl yaptıklarını da açıklamıştır. Uzun yıllar boyunca şekerin üzerindeki “Hint” etiketi onu Avrupalılar’ın gözünde daha da değerli kıldı. Modern çağlara kadar şeker, Avrupalılar için çöllerin ötesinden kervanlarla Doğu Akdeniz limanlarına getirilen müthiş bir yiyecek, pahalı bir ilaç, zengin ve nüfuzlular için ise bir lüks olarak kaldı. 966’da Venedik Cumhuriyeti, Orta Avrupa’ya, Karadeniz’e ve Slav ülkelerine şeker satmak için büyük depolar kurmuştu. Zaten Venedik’in zenginliği şeker, ipek ve baharat ticaretine dayanıyordu.
Araplar ilk “endüstriyel” şeker rafinerisini günümüzden 1000 yıl önce Girit Adası’nda kurdular. Topraklarını genişlettikçe, denetimlerine giren ülkelerde de yeni şeker rafinerileri kurdular ve şeker damıtma tekniğini geliştirerek koyu kahverengi, yapışkan ve kokulu yeni bir ürün elde ettiler: Karamel!
Kaynak: Tatlı Kitap, Tuğrul Şavkay